-
1 remarquer
v t1 farketmek◊J'ai remarqué qu'il était seul. — Onun yalnız olduğunu farkettim.
2 faire remarquer qqch à qqn birine bir şeyi belirtmek◊Je lui ai fait remarquer qu'elle était en retard. — O bayana geç kaldığını belirttim.
3 se faire remarquer dikkati çekmek4 demek◊"Tu t'es trompé", remarqua-t-il — "Yanıldın", dedi.
-
2 observation
-
3 ressortir
Iv i (avec l'aux. être)1 sortir -den çıkmak◊Elle est ressortie du bureau. — Bürodan çıktı.
2 se voir belirmek◊Le rouge ressort sur le noir. — Kırmızı siyahın üstünde iyi belirir.
3 il ressort que belirmek◊Il ressort de ce sondage que les électeurs sont indécis. — Bu kamuoyu yoklamasından beliren seçmenlerin kararsız oldukları.
IIv t (avec l'aux. avoir)1 sortir yeniden çıkarmak2 montrer yeniden göstermek -
4 deutlich
-
5 وصف
Iوَصَفَ1. betimlemekAnlamı: bir nesnenin kendine özgü belirtilerini tam ve açık biçimde söz veya yazı ile anlatmak,.tasvir etmek2. betimAnlamı: bir nesnenin kendine özgü belirtilerini tam ve açık biçimde söz veya yazı ile anlatmak,.tasvir etmek3. nitelemekAnlamı: bir şeyin niteliğini belirtmek4. vasıflandırmakAnlamı: nitelendirmekIIوَصْف1. hususiyetAnlamı: bir şeyin benzerlerinden ayrılmasını sağlayan nitelik, özellik2. kalite3. keyfiyetAnlamı: nitelik4. nitelikAnlamı: vasıf, keyfiyet5. vasıfAnlamı: nitelik6. özellik7. tarif -
6 دفع
Iدَفَعَ1. deflemekAnlamı: defetmek2. göğüslemekAnlamı: göğüsle zorlamak3. itmek4. kakalamakAnlamı: sürekli çekiştirmek, itmek5. defetmekAnlamı: kovmakIIدَفْع1. likide2. tahrikAnlamı: kışkırtma3. gasp4. zorunlukAnlamı: ıstırar, zaruret, mecburiyet5. kışkırtıcılıkAnlamı: kışkırtıcı olma durumu6. dürtüAnlamı: fizyolojık veya ruhî dengenin değişmesi sonucu ortaya çıkan, içten gelen gerilim7. zorbalıkAnlamı: zorbaca davranış, müstebitlik8. mecburiyetAnlamı: zorunlu olma durumu9. motivasyonAnlamı: güdülenme10. zorunlulukAnlamı: zorunluk11. kahırAnlamı: yok etme, mahvetme12. karşılamakAnlamı: duldurmak, önlemek13. zorAnlamı: yüküm, zorunluluk, mecburiyet14. cebirAnlamı: zor, zorlayış -
7 mention
n m1 signalement kısa not2 sur un document yazılı veri◊Rayer les mentions inutiles. — Yararsız verilerin üstünü çiziniz.
3 appréciation derece [deɾe'ʤe] -
8 Andeutung
1) ( Anspielung) ima, kinaye, anıştırma, telmih;\Andeutungen über etw machen bir şeyi anıştırmak [o ima etmek]2) ( Anzeichen) belirti;versteckte \Andeutungn machen üstü kapalı olarak belirtmek, dolaylı olarak anlatmak, imalı konuşmak -
9 mentionner
-
10 précisément
1 de manière claire kesinlikle [cesin'licle]2 tam [tam]◊C'est précisément pour cela que je refuse. — Tam bu yüzden reddediyorum.
См. также в других словарях:
göstermek — i 1) Birini veya bir şeyi işaretle belirtmek Vitrindeki oyuncağı parmağıyla gösterdi. 2) i, e Görülmesini sağlamak, görmesine yol açmak Size kitaplarımı göstereyim. 3) Belirtmek, anlatmak Bu söz onun iyi niyetini gösteriyor. 4) e Bir şeyin etkisi … Çağatay Osmanlı Sözlük
bağ — 1. is. 1) Bir şeyi başka bir şeye veya birçok şeyi topluca birbirine tutturmak için kullanılan ip, sicim, şerit, tel vb. düğümlenebilir nesne Ayakkabının bağı çözüldü. 2) Sargı Yaramın bağını değiştireceğim. 3) Bağlam, deste, demet Beş bağ ekin,… … Çağatay Osmanlı Sözlük
kesmek — i, er 1) Bıçak, makas vb. bir araçla bir şeyi ikiye ayırmak, parçalamak, doğramak İpi kesmek. 2) Dibinden ayırmak Ağaçları kesmek. Dalları kesmek. 3) Düzgün parçalara ayırmak Eti kesmek. Patatesi kesmek. 4) Kesici bir araçla yaralamak Nasıl sol… … Çağatay Osmanlı Sözlük
kaydetmek — i, e, der, Ar. ḳayd + T. etmek 1) Yazmak, bazı önemli noktaları tespit etmek 2) Herhangi bir şeyi bir yere mal etmek, bir şeyin tarih, numara veya adını bir deftere geçirmek Çocuğu okula kaydetmek. Nüfusa kaydetmek. 3) Hatırlamak için yazmak, not … Çağatay Osmanlı Sözlük
bu — sf. 1) Yerde, zamanda veya söz zincirinde en yakın olanı gösteren bir söz Bu ev geniştir. 2) zm. En yakında bulunan bir varlığı veya biraz önce anılan bir şeyi işaret yolu ile belirtmek için kullanılan bir söz Birleşik Sözler bu arada bu cümleden … Çağatay Osmanlı Sözlük
işaretlemek — i 1) Bir şeye işaret koymak, bir şeyi işaretle belirtmek ... gazetesini muhtelif renkli kalemlerle işaretlermiş ve itinayla saklarmış. A. Ş. Hisar 2) Belirtecek biçimde hareket etmek O bir iki sözcükle bildiğini işaretlemek isterdi. Ç. Altan … Çağatay Osmanlı Sözlük
işaret etmek — 1) bir şeyi, bir durumu el, yüz hareketleriyle anlatmak, göstermek Annem eliyle, yüzüyle ne biçim işaret etti babama bilmiyorum ama hiç ses çıkarmadılar. S. F. Abasıyanık 2) belirtmek Ben, yalnız bir noktaya işaret etmekle iktifa edeceğim.… … Çağatay Osmanlı Sözlük
şu — sf. 1) Bu kelimesine göre yerde, zamanda veya söz zincirinde biraz uzak olanı niteleyen söz Masanın üstünde şu mektubu buldu M. Ş. Esendal 2) zm. Biraz uzakta olan bir varlığı veya biraz önce anılan bir şeyi işaret yolu ile belirtmek için… … Çağatay Osmanlı Sözlük
kayıttan düşmek — (birini veya bir şeyi) bir yere mal olmaktan çıkararak defterde bu durumu belirtmek … Çağatay Osmanlı Sözlük